Kamulaştırmasız El Atma Davası ve Yargılama Sürecindeki Yeni Gelişmeler
- Avukat Vedat Hakan beyaz
- 11 Tem 2024
- 15 dakikada okunur
Kamulaştırmasız El Atma Nedir?
Kamulaştırmasız el atma, idarenin özel mülkiyete tabi bir taşınmaza, kamulaştırma yapmaksızın ve yasal bir yetkiye dayanmaksızın kalıcı olarak el koymasıdır. Bu durum, mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelir ve uzun yıllardır yargı sürecinde tartışılmaktadır.

Kamulaştırmasız El Atmanın Şartları
Kamulaştırmasız el atma davalarının temel şartları şunlardır:
Özel Mülkiyet: El konulan taşınmazın özel bir kişiye ait olması gerekmektedir. Kamu tüzel kişilerine ait taşınmazlar için kamulaştırmasız el atma uygulanamaz.
Kamulaştırma Yetkisi: El koyan kurumun kamulaştırma yetkisine sahip bir kamu tüzel kişisi olması gereklidir. Kamulaştırma yetkisi olmayan kişiler veya kurumlar tarafından yapılan müdahaleler bu kapsama girmez.
Kamu Yararı: El koymanın kamu yararına yönelik bir hizmet için yapılmış olması gerekmektedir. Kamu yararı yoksa yapılan müdahale kamulaştırmasız el atma olarak değerlendirilemez.
Fiili El Koyma: İdarenin taşınmaza fiilen el koymuş olması ve bu durumun kalıcı nitelikte olması gereklidir. Geçici amaçlarla yapılan el koymalar kamulaştırmasız el atma sayılmaz.
Uzun Süreli Kısıtlama: Mülkiyet hakkının hukuka aykırı olarak uzun süre kısıtlanmış olması gerekmektedir. Bu durum, mülkiyet hakkının özünü ortadan kaldıran bir müdahale olarak kabul edilir.

Yargısal Gelişmeler ve Yasal Düzenlemeler Işığında
Kamulaştırmasız El Atma Davası
Kamulaştırmasız el atma davaları, yıllar içinde birçok yasal düzenleme ve yargı kararı ile şekillenmiştir. Öne çıkan bazı önemli gelişmeler şunlardır:
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı (1956): Kamulaştırmasız el atma kavramının hukukumuzda yer bulmasını sağlamıştır. Bu karar ile mülk sahibinin, kamu tüzel kişiliğine karşı tazminat davası açabileceği kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Kararları: 1983 tarihli Kamulaştırma Kanunu’nun 38. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bu iptal, önemli bir hukuksal boşluk yaratmıştır.
5999 Sayılı Kanun (2010): Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle açılacak davalarda yalnızca tazminat davası açılabileceğini düzenlemiştir. Men’i müdahale ve istihkak davası açma imkanı ortadan kaldırılmıştır.
6487 Sayılı Kanun (2013): Kamulaştırma Kanunu’na eklenen geçici 6. ve 7. maddeler ile kamulaştırmasız el atma davalarında uzlaşma zorunluluğu getirilmiş ve tazminat ödemeleri için belirli bütçe sınırlamaları getirilmiştir.
11.06.2013 Tarihli Resmi Gazetede Yayımlanan 6487 Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 21 ve 22. Maddesi ile Değiştirilen 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun Geçici 6. ve Bu Kanuna Eklenen Geçici 7. Maddesi ile Yapılan Düzenleme Sonrası Durum:
11 Haziran 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6487 sayılı kanun, kamulaştırmasız el atma davalarına önemli değişiklikler getirmiştir. Bu düzenlemeler, mülkiyet hakkını koruma amacı taşımakla birlikte, idarelerin yükümlülüklerini de yeniden belirlemiştir. Getirilen düzenlemeler şunlardır:
Uzlaşma Zorunluluğu: Yeni düzenlemeye göre, taşınmaz maliklerinin öncelikle idare ile uzlaşma yoluna gitmeleri zorunludur. Uzlaşma sağlanamazsa bedel tespiti davası açılabilir.
Tazminat Ödemeleri: Tazminat ödemeleri için belirli bütçe sınırlamaları getirilmiştir. İdareler, bütçe gelirlerinin belirli bir yüzdesini tazminat ödemeleri için ayırmak zorundadır.
Vekâlet Ücreti: Davalarda vekâlet ücreti, maktu tarifeye göre belirlenir. Bu düzenleme, hem davacı hem de davalı tarafın vekâlet ücreti yükünü hafifletmektedir.

2942 Sayılı Kanuna Eklenen Geçici 8. Madde ile gelen değişiklik.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 8. madde, kamulaştırmasız el atma davalarında uygulanacak ek düzenlemeleri içermektedir. Bu madde, idarelerin geçmişteki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine dair tazminat taleplerini ve ödemelerini düzenlemektedir.
2942 Sayılı Kanunun Değiştirilen Geçici 6. Maddesi ile Eklenen Geçici 7.
Maddesine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararının Değerlendirilmesi
Anayasa Mahkemesi, 2942 sayılı Kanunun değiştirilmiş geçici 6. ve eklenen geçici 7. maddelerine ilişkin kararında, mülkiyet hakkının korunması ve hukuki güvenliğin sağlanması açısından önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Mahkeme, bu düzenlemelerin kamu yararı ile birey hakları arasındaki dengeyi gözetmesi gerektiğini vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi kararları, yargısal içtihatların gelişimine ve hukuki uygulamaların şekillenmesine önemli katkılar sağlamaktadır.
Geçici 6. maddenin onikinci fıkrası şöyle idi:
“24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uy- gulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da dâhil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya uygulama tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunda belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygula- nır.”
Kamulaştırmasız El Atma Davasında
Uzlaşma Süreci ve Tazminat
Kamulaştırmasız el atma davalarında uzlaşma süreci zorunludur. İdare ve taşınmaz maliki arasında yapılan uzlaşma görüşmeleri, tazminatın belirlenmesi ve ödenmesi süreçlerini kapsar. Uzlaşma sağlanamazsa, taşınmaz maliki veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Tazminat, taşınmazın el konulma tarihindeki niteliği esas alınarak belirlenir ve mahkeme tarafından tescil edilir.

Kamulaştırmasız El Atma Davasında
Taşınmaz Bedelinin Belirlenmesi
Kamulaştırmasız el atma durumunda, taşınmazın bedelinin belirlenmesi önemlidir. Bu süreçte bilirkişiler, taşınmazın el konulduğu tarihteki niteliğini esas alarak değer tespiti yaparlar. Mahkeme, bilirkişi raporları doğrultusunda taşınmazın değerini belirler ve tazminat miktarını karara bağlar.
Vekâlet Ücreti
Kamulaştırmasız el atma davalarında, davanın kabulü veya reddi durumunda vekâlet ücreti belirlenir. Davanın kabulü halinde davacı vekili, reddi halinde ise idare vekili için maktu vekâlet ücreti takdir edilir. 6487 sayılı kanunla yapılan değişiklikler, bu tür davalarda vekâlet ücretlerinin belirlenmesini de etkilemiştir.
Sonuç
Kamulaştırmasız el atma davaları, mülkiyet hakkının korunması açısından önemli bir konudur. Yargısal ve yasal gelişmeler, bu tür davaların seyrini ve çözüme kavuşturulmasını etkilemektedir. Kamulaştırmasız el atma durumunda hak sahiplerinin yasal süreçleri ve haklarını bilmeleri, etkili bir savunma yapabilmeleri açısından kritiktir. Bu bilgiler doğrultusunda, kamulaştırmasız el atma davalarında izlenmesi gereken adımları ve yasal düzenlemeleri detaylı bir şekilde Çanakkale Gayrimenkul Avukatı ile takip etmek için iletişime geçiniz.
AYM Mehmet Ferit Çelik Başvurusu (Esas No: 2016/10202, Karar No: 2019/)
Kararın Özeti
Bu karar, Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru kapsamında incelenmiş ve 13 Haziran 2019 tarihinde verilmiştir. Başvurucu Mehmet Ferit Çelik, Bursa'nın Karacabey ilçesi Kurşunlu köyünde bulunan ve özel parselasyon sonucu yol olarak terki gereken bir taşınmazı 1999 yılında satın almıştır. Ancak taşınmaz, başvurucunun iddiasına göre, kamulaştırılmadan Karacabey Belediyesi tarafından yol olarak kullanılmıştır. Başvurucu, bu nedenle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvuru Süreci ve Mahkeme Kararları
Başlangıç: Başvurucu, 27 Mayıs 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmuştur.
Yerel Mahkeme Süreci: Başvurucu, taşınmazın yol olarak kullanılması ve kamulaştırılmaması üzerine 2006 yılında Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açmıştır. Mahkeme, taşınmazın yol olarak tapudan terkinine ve başvurucu lehine tazminata hükmetmiştir. Ancak Yargıtay, bu kararı bozmuş ve yeniden yargılama süreci başlamıştır.
Yargıtay Kararı: Yargıtay, taşınmazın özel parselasyon sonucu yol olarak terk edilmesi gerektiğini, bu nedenle kamulaştırmasız el atmanın söz konusu olmadığını belirtmiştir. Bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Kararı: Anayasa Mahkemesi, başvurucunun taşınmazı iyiniyetle satın aldığını ve tapu kayıtlarının güvenilirliği ilkesine dayanarak hak talebinde bulunduğunu tespit etmiştir. Ancak, başvurucunun zararının tazmini için etkin ve erişilebilir bir hukuk yoluna başvurmadığı gerekçesiyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.
Hukuki Değerlendirme
Anayasa Mahkemesi, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasını değerlendirmiş ve başvurucunun tazminat talebi için öncelikle olağan kanun yollarını tüketmesi gerektiğine karar vermiştir. Başvurucunun tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın giderilmesi için Hazineye karşı tazminat davası açabileceği belirtilmiştir.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2004/12274 K: 2005/988 T: 10.02.2005
Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tespiti davasında; taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınarak, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri yönünden verilen dilekçelerle istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapr değer biçme yontemi bakımından yasa hükumlerine uygundur. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi doğrudur. Ancak; Bilirkişi raporunda emsal olarak alınan taşınmazların satışları tapuda yapılan satış karşılığı bedeller degildir. Emsal alınan 6013 Ada 1 parselin bedeli kamulaştırma sonrası acılan kamulastırma bedelinın artırılması davası sonucunda belirlenen bedeldir. Diğer emsalin bedeli ise açılan tapu iptali ve tescil davası sırasında belirlenen bedeldir.
Bu nedenle bilirkişi kurulunca emsal alınan taşınmazların yukarıda açıklanan şekilde belirlenen bedellerin emsal alınamayacagı gözetilerek taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satısları bildirmeleri icin imkan tanınarak luzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesı ve bu emsallere gore değer biçil-mesi için bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden eksik inceleme ile emsal olamayacak taşınmaz bedellerine göre değer biçilmesi, Doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenlerle HUMK: nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde ödeyenlere geri verilmesine, 10.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Danıştay 6. Dairesi E: 1990/344 K: 1990/295 T: 08/09/1990
Kamulaştırma işlemi tesis edilmeksizin taşınmazın yola katılması ve enerji nakil hattı geçirilmesi nedeniyle doğan zararın tazmini istenildiğinden, idarenin haksız fiil niteliğindeki eyleminden doğan zararın tazmini istemiyle adli yargıda dava açması gerektiği.
Dava, Ağrı-Van caddesinin genişletilmesi nedeniyle 490 m2 arsanın davalı idarece yola katıldığı ve üzerinde bulunan ağaçların kestirildiği öne sürülerek uğranılan zarar karşılığı olarak … liranın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış, idare mahkemesince; 2942 sayılı Yasanın 1.maddesine göre kamulaştırmanın, Devlet ve Kamu Tüzel kişileri tarafından, kamu gücüne dayanılarak, kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların ve kaynakların kanunla gösterilen esas ve hükümlere göre yetkili organlarca verilen karar uyarınca parası peşin ödenerek mülkiyetinin alınması veya irtifak kurulması olarak tanımlanabileceği, kamulaştırmasız el atmanın ise genel olarak kamu kuruluşlarının kamulaştırma kararı olmadan veya kamulaştırma kararı kesinleşmeden kişinin taşınmazına müdahale etmeleri ve taşınmaz üzerinde kişinin zilyedliğine son vermeleri hali olduğu, bu tanıma göre kamulaştırmasız el atmada taşınmaza idarenin müdahalesi bir idari karara dayamadığından, müdahalenin idari eylem değil haksız eylem (haksız fiil) niteliğinde olduğu, olayda davacının kamulaştırma işlemi tesis edilmeksizin taşınmazının yola katıldığını ve enerji nakil hattı geçirildiğini, bu nedenle zarara uğrandığını öne sürdüğü dosyanın incelenmesinden idarenin taşınmaza müdahalesinin kamulaştırma kararına veya bir başka idari işleme dayanmadığının anlaşıldığı, bu durum karşısında davalı idarenin haksız fiil niteliğindeki eyleminden doğan zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle 2577 sayılı Yasanın 15.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu işlemin iptali istemi ile açılan davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan mahkeme kararının onanmasına karar verildi.
Danıştay 6. Dairesi E: 2014/2387 K: 2014/4122
Geçici 6. maddenin 1. fıkrasında belirtilen tarih aralığından bağımsız olarak ve tarih sınırlaması getirilmeksizin imar planlarından kaynaklanan hukuki el atmalara ilişkin açılacak tazminat davalarında anılan geçici maddenin 7. fıkrasındaki düzenleme dikkate alınarak yargılama esnasında maktu harç alınması nispi harç alınmaması hakkında.
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Sırameşeler Alemdar Mahallesi, … ada, … sayılı parselde bulunan davacının hissedarı olduğu taşınmazın, 1/1000 ölçekli planda kısmen yol ve çocuk parkı olarak düzenlenmesine rağmen herhangi bir işlem yapılmaması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini amacıyla davalı idarece 450.000,00-TL ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; davacının
03.09.2013 tarihli dilekçesiyle; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6.maddesi uyarınca işbu davanın maktu harca tabi olduğunu iddia ederek karar harcını eksik yatırması üzerine, bakılmakta olan davanın anılan madde kapsamındaki bir dava olmadığına karar vererek, 11.09.2013 tarihli Başkanlık yazısı ile davacıdan nisbi harç yatırması gerektiğinden, eksik yatırılan harcın tamamlanması istenilmiş, bu yazının davacıya 17.09.2013 tarihinde tebliğ edilip, gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle yazılan 08/11/2013 tarihli ikinci Başkanlık yazısının 15/11/2013 tarihinde davacıya tebliğ edilmesine karşın tanınan süre içerisinde bildirilen eksikliğin tamamlanmadığının anlaşılması üzerine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6. maddesinin 4.fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
18.06.2010 tarihli, 5999 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen geçici 6. madde ile “Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 09/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır. İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır. “şeklinde düzenleme getirilerek öncelikle uzlaşma, uzlaşma sağlanamaz ise dava açma hakkı tanınmıştır. 30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren bu madde ulusal mevzuatımızda kamulaştırmasız el atma kavramını tanımlayan ve bu durumda izlenecek usulü düzenleyen ilk yasal mevzuattır. Ancak madde metninden de anlaşılacağı üzere 5999 sayılı Yasa 1983 öncesi dönemde fiilen kamulaştırmasız el atılan taşınmazlara ilişkin açılacak tazminat davalarında izlenecek usulü belirlemektedir.
25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa ile “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere; 04/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6 ncı maddesi hükmü, 04/11/1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır. Ancak, bu tarihten sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri sebebiyle açılan tazminat davalarında verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden 2942 sayılı Kanun’un geçici 6’ncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması halinde, idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden ayrıca yüzde beş pay ayrılır.” şeklinde getirilen düzenleme ile geçici 6. maddenin 1983 sonrasındaki dava ve taleplere de uygulanması olanağı getirilmiştir.
Ancak; 5999 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Yasaya eklenen Geçici 6. maddenin ve 6111 sayılı Yasanın iptali istemi ile yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi; 01.11.2012 tarihli E:2010/83 K:2012/169 sayılı kararı ile 5999 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrasının 1. cümlesindeki “ sadece “ ibaresini ve 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin tamamını Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 5999 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrasının 1. cümlesindeki “sadece” ibaresinin iptaline ilişkin kararında; “ Maddi hukukta herhangi bir değişiklik yapılmaksızın maddi hukukun ihlalinden kaynaklanan uyuşmazlıkların dava konusu yapılmasını yasaklayan kural, hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırıcı niteliktedir. Taşınmazına kamulaştırmasız el atılan malikin sadece tazminat davası açabileceğini düzenleyen kural, malikin el atmanın önlenmesi ve ecri misil davası gibi mülkiyet hakkından kaynaklanan davaları açmasını yasaklamakta ve böylece hak arama özgürlüğünü bu davalar yönünden ortadan kaldırmaktadır. Açıklanan nedenlerle malikin sadece tazminat davası açabileceğini öngören kural, Anayasanın 36.maddesine aykırıdır.” şeklindeki gerekçesi ile taşınmazına haksız müdahale edilen kişinin, mülkiyet hakkının niteliğinden kaynaklanan davaları açma yetkisini kısıtlayan düzenlemenin, hak arama özgürlüğüne aykırı olduğunu ortaya koymuştur.
Anayasa Mahkemesi 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin iptali kararında; “Geçmişe yönelik bazı mağduriyetlerin giderilmesi amacı ile çıkarılan ve istisnai nitelik taşıyan geçici 6. maddedeki malik aleyhine hükümlerin geleceğe yönelik olarak uygulanması halinde kamulaştırma için Anayasa ve Kanun’da öngörülen bütün güvenceler etkisiz kalabilecektir. Kuralla, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 yıl boyunca 2026 yılına kadar idarelerin özel mülkiyete kamulaştırmasız el atma yolu ile müdahalesine yol açılmaktadır. Böylece idareler kamulaştırma yapmak yerine, hukuka aykırı olarak el atmak sureti ile taşınmazları elde edebileceklerdir. Böyle bir durumda devletin hukuka bağlılığı ilkesi zedeleneceği gibi bireyler açısından hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik de ortadan kalkacaktır. Bir hukuk devletinde kanunların hukuka aykırı uygulamaları teşvik etmesi kabul edilemez, açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2, 35, 46.maddelerine aykırıdır.” şeklindeki gerekçesi ile 5999 sayılı Yasa ile getirilen Geçici 6. maddenin istisnai bir düzenleme olduğunu ve sadece 1983 öncesi dönemde yapılan haksız müdahaleler nedeni ile açılacak dava ve taleplerde uygulanabileceğini açıkça belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 5999 sayılı Yasanın 1.maddesinin 6. fıkrasının 1. cümlesindeki “sadece“ ibaresi ile 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemenin tamamını Anayasaya aykırı bularak iptal etmesi üzerine
11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesi yeniden düzenlenmiştir.
“Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti” başlıklı GEÇİCİ MADDE 6 (1) Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 09/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.
İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanun’un 8’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanun’un 11’inci ve 12’nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanun’un 8’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir.
Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir.
Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde uzlaşılan hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir.
Uzlaşılan bedel, bütçe imkanları dâhilinde sonraki yıllara sâri olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir. Taksitli ödeme süresince, 04/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir.
İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanun’un 15’inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır.
Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.
Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanun’a göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.
Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.
Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.
Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez.
24/02/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da dâhil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya uygulama tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunda belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu alacaklar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” denilmektedir.
Yapılan yeni düzenleme ile kişilerin temel haklarından biri olan mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlanmak suretiyle mülkiyet hakkının özünün zedelenmesine neden olan, imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılarak ve uzun zaman kamulaştırma yapılmamak suretiyle hukuki olarak el atılmış taşınmaz sahipleri için de düzenleme getirilmiştir. Bu düzenleme geçici 6. maddenin 10. fıkrasına “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme eklenmiştir. Getirilen yeni düzenleme ile maddenin 1. fıkrasında belirtilen tarih aralığından bağımsız olarak ve tarih sınırlaması getirilmeksizin imar planlarından kaynaklanan hukuki el atmalarda bu kanunun uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu fıkrada “3194 sayılı imar Kanunu’nda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir.” denilmiş ise de, 3194 sayılı Kanun’da öngörülen bu başvuru, zorunlu olmadığından başvuru yapılmadan açılan davalar da bu kanun kapsamında düşünülmelidir.
5999 sayılı Yasada, açılacak davalarda harç ve vekalet ücretinde uygulanacak kriterler belirlenmemesine rağmen 6487 sayılı Kanun’un 21 maddesi ile değişik geçici 6. maddenin 7. fıkrasında “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” şeklindeki düzenleme ile bu kanun kapsamında açılacak davalardaki vekalet ücretine ilişkin hususlar yasal bir düzenlemeye kavuşturulmuştur.
Dosyanın incelenmesinden; davacının taşınmazının davalı idarenin 17.07.2008 tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planında ilköğretim alanında kaldığı, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ise, kısmen yol kısmen çocuk bahçesi, kısmen de okul alanında kaldığı, okul alanında kalan bölüm için Bursa Valiliği İl Özel İdaresine karşı açılan davada, Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.10.2010 tarihli E:2009/225 K:2010/480 sayılı kararı ile okul alanında kalan 1437,56 metrekarelik kısmının bedeli ödenerek Bursa İl Özel idaresi adına tescil edildiği, taşınmazın yolda ve çocuk bahçesinde kalan kısmı için 21.03.2012 tarihinde Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan 450.000 TL tazminat davasında ise 28.01.2013 tarihinde görevsizlik kararı verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, mahkemece davacı tarafından eksik yatırılan nisbi harcın tamamlatılmasının 11.09.2013 tarihli ve 08.11.2013 tarihli Başkanlık yazıları ile istendiği, davacının bu yazının gereğini yerine getirmediği, 03.09.2013 tarihli dilekçesiyle; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6.maddesi uyarınca işbu davanın maktu harca tabi olduğunu iddia ettiği, mahkemenin söz konusu davanın geçici 6. madde kapsamında olmadığı gerekçesiyle nisbi karar harcının verilen süre içerisinde yatırılmaması üzerine davanın açılmamış sayılmasına karar verdiği anlaşılmıştır.
Bakılan dava, 6487 sayılı Kanunla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici 6. madde kapsamında, imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle tasarrufu kısıtlanan ve uzun zaman kamulaştırma yapılmamak suretiyle hukuki olarak el atılan taşınmaza yönelik açılmış bir tazminat davası olup, geçici 6. maddenin 1. fıkrasında belirtilen tarih aralığından bağımsız olarak ve tarih sınırlaması getirilmeksizin imar planlarından kaynaklanan hukuki el atmalara ilişkin açılacak tazminat davalarında anılan geçici maddenin 7. fıkrasındaki düzenleme dikkate alınarak yargılama esnasında maktu harç alınması gerekirken, nisbi harç alınması gerektiğinden bahisle verilen kararda isabet görülmemiştir.
Bu durumda; İdare Mahkemesince uyuşmazlığın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Bursa 2. İdare Mahkemesince verilen 23/01/2014 tarihli E:2013/978 K:2014/30 sayılı kararın esastan oy birliği gerekçede oy çokluğu ile bozulmasına, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 27/05/2014 tarihinde karar verildi.
Comments